Plotinus’a göre bütünün güzel olabilmesi için, onu oluşturan parçaların güzel olması gerekir. Bir objenin bizde uyandırdığı güzellik izlenimi, onu resmeden kişinin ruhsal durumuyla ilgi olarak değişiklik gösterir. Obje aynı orantıyla korunduğu halde kimi zaman güzeli temsil ederken kimi zamanda güzellikten uzaklaşmış olması, güzelliği oluşturmak için orantının dışında, zihinsel bağlantılarla daha derin ve daha içsel ihtiyaçlara cevap verdiğini düşünmemize neden olur. Plotinus, parçaların uyumu ya da geometrik orantı olarak güzellik anlayışını dışarıda bırakmamakla birlikte, bu anlayışın uygulama alanının sınırını belirlemeye çalışır.
Güzellik deneyimi, ruhun içsel devinimlerini tanımlamak için kişiyi derinliklerine çeken ve sezgiler yoluyla ruhsal bağlantılar kuran bir deneyimdir. Güzel, var olanı olduğu gibi sunmak yerine üstün bir gerçeklilik düzeyine yükselmek için çaba sarf etmektir. Ve bu gerçekçilik düzeyinde, dışsallığın yerine akılla kavranabilir olan saf birer nedendirler; Plotinus’a göre, duyularla algılanabilen objelerin güzelliği sadece akılla kavranabilir, akılla kavranabilen bu güzellik, sadece içselliğe dönüş aracılığıyla özne tarafından algılanabilir. Plotinus, estetik ilkelerin objektif bir biçimde olduğu gibi aktarılmasını kabul etmemekle birlikte güzelliği, akılla kavranabilirliğin ilk düzeyini aşan ve güzelliğe gerçek anlamı veren nedenlere bağlar. Plotinus’a göre; sıradan seslerin ve saf ışığın güzelliği geçerlidir. Bir rengin sıradan güzelliğini oluşturan şey, maddedeki bilinmezliğe ve belirsizliğe kendini kabul ettiren bir biçimden, idenin ötesinde ideal bir neden olan maddesiz ve cisimsiz bir ışığın varlığından kaynaklanır: Bu gerçeğin ışığıdır ve bu ışık içerisinde, ideal objeler, akılla kavranabilen özler saf zihne görünürler. Bu zihinsel ışık, güneşin etrafına yaydığı parlak ışığa benzetebileceğimiz Bir’den doğan bir ışımadır ve gözle görülen ışık, göz kamaştırıcı güzelliğin içerisinde, bütün zihinleri aydınlatan akılla kavranabilir ışığın duyumsanabilir ifadesinden, imgesinden başka bir şey değildir.
Öznenin güzelliği algılayabilmesi için ruhunun arınması ve kendi ışığında aydınlanmış olması gerekir. Bütün önemli şeyleri içinde barındıran özne, kendi içine dalmalı ve kendine odaklanmalıdır. Algısının, dışsal dünyaya ait duyumsamanın, önünde engel oluşturmasına izin vermemelidir. O halde amaç kendimize ait olabilmektir.
Ayşe AYGÜN 2010
Kaynakça :
Frango,France. Sanat, Çeviri: Özcan Doğan