Toplumlarının sosyokültürel yapıları incelendiğinde var olma çabası içerisinde olan kadının önceliklerinin belirlenmesi yine toplumlar tarafından şekillendirilmiştir. Gerek Avrupa gerek Doğu ülkelerinin tarihsel süreçleri ele alındığında, yaşadıkları toplumun sosyolojik, ekonomik, politik gibi dışsal faktörlerin etkisini derinden hissettikleri gözlemlenen kadın, aynı zamanda şiddetli bir psikolojik savaş içerisindedir.
Çağdaş sanatlarda, alan ayırt edilmeksizin görsel, plastik ve işitsel sanatların her alanında yer edinme çabası içerisinde olan kadın profilleriyle karşılaşırız. Kadın figürü sanat alanında form/biçim olarak birçok kez ele alınmıştır. Özellikle kadın bedeni plastik sanatlarda yaratım sürecinin vazgeçilmez bir öğesi haline gelmiştir. Nesnenin ötesine geçmeyi bir türlü başaramayan kadın, toplumda statü kazanma ve sanat içerisinde yer alma mücadelesini sürekli vermiştir.
Kadın kimliği ile var çabası içinde olan ünlü Fransız heykeltıraş Camille Claudel bu baskıyı derinden yaşayan bir sanatçıdır. Claduel yaşadığı dönemde hem psikolojik hem de sanatçı kadın kimliği edinme yönünde zorlu mücadeleler vermiştir. Rönesans’tan bu yana toplumsal cinsiyet ayrımı adına verilen savaşlar 20.yy. sonrasında bir kırılma noktası yaşayarak sonuç vermeye başlamıştır. Bu araştırmada Claudel’in tarihsel süreçteki konumu incelenmiş, değişimler gözlemlenmiş ve kat edilen yol ele alınmıştır.
Devamını okumak için TIKLAYINIZ
Sunum İçin TIKLAYINIZ