Telefon
WhatsApp
Ayşe Aygün Deneme 1  (1997)
Ayşe Aygün Deneme 1 (1997)
         Ay ışığı vurmuş saçlarına bu beyazlık ondan. Gemilerin batmış içinde çaresizce; kıyılara vuran tuzlar akar yanaklarından. Ama yinede güller akıtırsın gözyaşlarından. Arsız acıları arsızlığınla yok sayarak. Ve an gelir benim güzel annem bir günün sonunda, o yorgun ellerinle gözyaşlarımı silip, gün batımı bulutlarıyla bir yıldız kadar hızlı kayar, yok olursun benim olmayan diyarlardan. Mutluluk getirmek olsa da bana amacın; buğulu pencereme yatırıp, omzun yerime başımı, burukluk devrini yaşatırım gözlerime. Ve yine yatırıp gözlerimi rüzgârlara her geçen gün biraz daha yok olan, ayak izlerinle avuturum özlemimi. Sonra benim güzel annem, olmadığın bu ölü şehir, solgun ışıklarıyla selam  verirken  yokluğunun ilk gecesine, ben en hisli söyleyişlerimle avutabilmek için içimdeki asi çocuğu, türküler okuyorum  ,buda gelir buda geçer misali , geçmeyeceğini bilsem de. Bilirim kaçış yok, umutsuz bir kış bekliyor ağırlamam için kapıda beni, her ne kadar tabiat ana olsa da en güzel beyazlığıyla yanımda, aydınlığı karın, temizleyemez kirlenmiş yüreğimi saçların kadar. Ve sonra benim güzel annem, yazgısızlığıma, yazgısızlığımıza katlanarak, uzun bir kışın ağırlığını omuzlarıma yükleri ve seni beklerim. Olmadığın bu en hoşnutsuz kışta; bir bataklıkta yosunlaşan çiçek misali, her gün biraz daha yokluğunla yoğrularak, yosunlaştığımı anlatabilmek için sana, ne yapacağını nasıl anlatacağını bilmeden. Sanki dilsiz bir çocuğun anlatmak istediği anlaşılmadığı zamanlardaki hırçın çırpınışları gibi sessizce çırpınırım. Her bir gözyaşımı avuçlarımda biriktirip,odamın sağır duvarlarına silerek!...Bilirim akmasın istersin tek bir damla dahi al yanaklarıma , ama gözyaşlarımın uçurumları sınırlı değil ki dibine çökeyim, hem yakmadan ağıtlar özlemini avutamam ki. Hele birde günlerdi göğsüne yatmayışımı, saçlarımı okşamayışını düşündükçe, bu acı bu özlem sanki temeli yeni atılmış bir bina gibi, gün geçtikçe büyüyor. Bense gün geçtikçe büyüyen yalnızlığımla küçülüyorum.Biliyorum elbet bir gün döneceksin sessiz tükenişimi göreceksin. Biliyorum elbet bir gün döneceksin ama beni görecek misin?

  Bilmiyorsun annem bilmiyorsun odana her girdiğimde, yokluğunu her hissettiğimde, yüreğimin bir mandalla kıstırılmışçasına nasıl acıdığını. Biliyorum yokluğunla tüketeceğim günlerce gün var daha. Sana yüreğimin kapağını her açıp, özlemimi anlattığımda “ biraz sabırlı ol ışıkları tutup getireceğim sana “ diyorsun. Üzgünüm sana çekmemişim annem, arsızlığım, sabrım avuçlarımdan çoktan uçtular. Hem artık ışıkları istemiyorum, bırak ışıklar o şehirde kalsın, ışıksızda değişimsiz severim seni, tıpkı öncesi gibi.Yani kısacası annem…. Kısacası yok bunun, özlemin “kısacası” kelimesiyle kısıtlanamayacak kadar  sınırsız boyutsuz… bunu sana ispatlamak istercesine sana yazmaya devam ediyorum ta ki; ellerim pili bitmiş bir oyuncak gibi durana dek…aŞimdi cebimde ertelenmiş hayaller biriktirdim, dönüşünle gerçeğe dönecek. Yüzümde hüzünler biriktirdim, dönüşünle özgürleşecek ve içimde sınırlanamaz intihar korkularıyla uyuyup büyüdüm, beklide dönmeden gerçekleşecek, yâda dönüşünle yavaş yavaş ölecek. Uzaksın bana annem uzaksın. Varlığın dilsiz dağların ardında kaldı. Hani uzatsam sana ellerimi gücümün sonsuzluğuyla varamam ellerine. Artık sana ulaşmak ulaşılmazlıklarla olumsuzlaştı ölümsüzleşti.  Senli geçmişimle geçiştirilerek, yokluğunla dolu bir gün daha geçirdim. Yaşlı bir bulut kadar ağır, umutsuz ve kirli gölgeler dağıtarak etrafına, ince yağmur damlaları cam kırıntıları gibi çıtırtıyla vuruyor pencereme.Varlığında umursamadığım bu çıtırtılar, şimdi sınırsızca ürkütüyor beni. Yanımda olsan,  bitse sürgünlüğün dudaklarımda, seni konuşmasam.  Yok  ya varlığın yanımda  saatler  isteksiz yaşatıyor geceyi. Bense yan bataklıktan gelen kurbağa sesleriyle boğuşarak ve eşsiz  hüzünlerimle gecenin en kötümser çocuğunu oynayarak  geçiriyorum geceyi. “bugünde böyle geçti “ diyerek sense hala gelecek peşinde koşuyorsun, ışıklar peşinde, bugünü yaşamadan.

                   

                                                                                                                        AYŞE AYGÜN/ 1997

TEKLİF FORMU