Aslında sende kendinde sakladığın beni umutsuz bu şehrin yaşlanmış kaldırımlarında ezilmesinden korktuğun için bana göstermiyorsun. Işıksız sabahlanan geceler, kaçırılan bakışlar ve susmak bilmeyen telefonların kesilmesi sensiz bir geleceğe itmiyor beni. Aksine sana karşı büyüttüğüm sevgi hücrelerim git gide çoğalıp dağılıyor vücudumun sensiz kalan bölgelerinde. Beklide ulaşılmazım olduğun için vazgeçemiyorum senden. Şimdi biraz daha kaçır kendini benden, biraz daha çek bakışlarını gözlerimden ve beraber büyüdüğümüzün bu kentin, ayak izlerini bıraktığı taşlarına bak. Bende o taşların, bakışlarının ve ayak izlerinin benim için ayırdığı görüntüleriyle yetineyim…
Evet, seninde beni sevdiğini biliyorum ve bu bana yetiyor korkunu anlıyor kaçışını bağışlıyor, hiçbir duygumu kirletmediğin, hiçbir zaman beni incitecek hareketlerde ve cümlelerde bulunmadığın için tüketimsiz insanım olacak şekilde seni koruyorum.
Seni seviyorum; beni bu kentin bütün insanlarından koruduğun, kaçırdığın, beni kimseyle, benimle bile paylaşmadığın için.
Seni seviyorum; bana sevginin sadece sözlerden, bakışlardan, hissedilen titreşimlerden ve beraber geçirilen zamanlarda oluşmadığını öğrettiğin için.
Seni seviyorum; şımarıklığımın ve sahiplenebilme duygumun her insan için geçeli olmadığını gösterip, kendini bana karşı ulaşılmaz kıldığın için.
Seni sevmek için o kadar çok bahanem var ki, bahane diyerek nitelendirmek istemiyorum aslında bu duygularımı. Sadece sevginin ince ayrıntıları olsa gerek. İnce ayrıntılarla doldurarak kalbimi seni büyütüyorum. Seni büyütürken küçülmek o kadar da incitmiyor beni.
Bütün gün aklımda, bütün gün aklındayım biliyorum, birbirimizin beyni olduk biliyorum, yine de tutunamıyorum yinede tutunamıyorsun. Ne sevilip sevilmiyorum nede sevip sevilmiyorsun. Seviyoruz, seviliyoruz ama yinede kavuşamıyoruz. Tabelalar koymuşlar önümüze “yasak” tabelaları, vursak ta kırsak ta nafile bir şey olmuyor. Umutsuzluğun peşinden koşup bin bir umut oluştursam bir mandalla sıkıştırmamda nafile, senden aldığım umudu sana veremiyorum. Çok çaresizim sesini duyuyor, sesimi duyuramıyorum sana. Hiçbir söz, hiçbir cümle… Yetersizliklerle doluyorum, çaresizlikler, çırpınmalar, anlamsızlıklarla! ...
Bilmiyorum kaç mevsim daha geçecek böyle sensiz, sesinsiz, nefesinsiz. Bak işte bir yaz daha bitti sensiz. Şimdi kapımı çalacak sonbahar ve sarı saçlarını dökecek kurumuş ağaçlar. Solgunluğum biraz daha artacak yağmurlara karışacak gözlerimden süzülen tuzlu sularım. Yine sana gösteremeyeceğim solgunluğumu, gözyaşlarımı. Hafif bir tebessümle yanından geçeceğim ve yine seni tanımadan. Ardından gelen kış, seni benden alan beyaz sessizlik, soğuk sessizlik. Buğulanacak camlarım gözlerim gibi, çatlayacak dudaklarım kalbim gibi, buz tutacak yollarım ellerim gibi. Seni arayacağım ısıtman için ellerimi ve yine sen olmayacaksın. Bırak ellerimizi, gözlerimizin birleşme umudu azalacak bir köşe başında. Beyaz sessizlik beni senden alacak…
Yine şehrin ışıkları söndü, seninki de dahil, benimkide dahil. En güzel şey olsa gerek, sen uyurken seni yazmak, seni işlemek defterime, belleğime. Bunu hep yapıyorum, nereye gitsem seni götürmek. Bir tren istasyonuna, bir oto garda, gittiğim otel odalarında, adını bırakmak sahillere. Birazdan sabah olacak, aydınlanacak şehir ve ben üç-beş nöbetlerini tamamlamış gözlerimi çekeceğim gökyüzünden. Üzgün yorgun anlamsız bakışlarla dolu gözlerimi. Yorgunluğumu hiç kimse bilmeyecek, sokak lambalarımın ışıklarıyla sabahladığımı da. Kimsenin seni sevdiğimi bilmediği gibi
Hayat yine devam edecek kaldığı yerden. Bir işçi yorgunluğunda yarışacak zamana insanlar. Senin insanların, benim insanlarım ve tanımadığımız insanlar.Yinede merhametime sığınıp bağışlıyorum onları, onlar seni bana bağışlamasallarda!...
AYŞE AYGÜN / 1999
- Etiketler:
- Ayşe AYGÜN Deneme 2-1999