Toplumlar ; alışagelen ideallerinin ve değerlerinin yozlaşarak kaybetmeye başladığını fark ettiği anda sorgulamaları başlar ve deglare olmanın verdiği etki ile tepki verirler. Sürecin yöneticilerinin gizlediği kayıpları sessizce izler; yavaş ama etkisi şiddetli erozyona uğrayan yapılar artık gizlenemez hale geldiğini ve bu erozyonların varlıkların temel inanç ve yapılarını bozduğunu fark edince, yüksek sesle haykırmaya başlarlar. Dejenerasyona uğramış iç yapıların adalet anlayışının çürüyen ve toplulukları birbirine yabancılaştıran ilişkiler oluşturmasına zemin hazırlayan döngüler , sadece ekonomik ve politik bir çöküşü değildir. İllüzyon olmaktan öteye geçemeyen bir ruh hali ve düşünce biçiminin çöküşüdür. İşte burada kaos devreye girer, dejenerasyon süreci ne kadar derinse kaos o kadar büyük olur. Ruh ana kaynaktan uzaklaştıkça, İnsanlar birbirine yabancılaşır, sistemin nasıl işlediği ve kimin ne yapması gerektiği konusunda belirsizlikler başlar. Kaos sadece dışsal bir patlama değil toplumsal yapının derinliklerine işlenmiş belirsizlik ve güvensizliktir. Ancak kaosun içinde idealizm kaybolduğu bir dönemde yeni bir idealizm doğabilir. Çünkü her çöküş yeni bir doğuşa fırsat yaratma ve bu yapılanmayı yeniden inşa etme eylemine dönüştürülebilir.
Deglare , dejenerasyon, kaos, idealizm ve yeniden doğuş; toplumların sürekli döngüsüdür, her bir aşama diğerini doğurur ve toplumun değişiminde yada çöküşü de önemli rol oynar. bu döngüyü besleyen ise İdealizm kaosun içinde varlık bulmasıdır. Çünkü insanoğlu ne kadar yozlaştırılmaya sürüklenmiş olsa da bir anlam arayışı içindedir. Bu içsel arayış, yeniden yükselmeye ve yeni bir düzen inşa etmeye , eski ideallerini yeniden şekillendirerek yenilikçi bir idealizme dönüştürebilecek kudrete ve bilince sahiptirler.
Ayşe Aygün 24.03.2025