Güç, Özgürlük ve Düzenin Çatışması; Bilinebilen İnsanlık tarihi boyunca toplumlar sürekli değişen, farklı yönetim biçimleri ve farklı sistemlerle yönetilmiş olmakla birlikte, geçmişin en köklü yönetim biçimlerinden biri olan , Monarşi yapılanmalarının ön planda olduğu devlet yönetimleri kabul görmüştür. Tek bir hükümdarın otoritesine dayanan bu sistemi yönetirken Krallar ve imparatorlar, halklarını itaatini sağlama yolu olarak ilahi haklara, soylu sınıfların desteğine ya da askeri güce güvenmişlerdir. Bu mutlak otoritenin olduğu yerde bireysel özgürlüklerin sınırlandırılmasına ayrışmasına ve isyanına yol açmakla beraber ayaklanmalarında öncülünü sağlamıştır. Anarşi kavramının kendini gösterdiği nokta buradan doğmuştur. Özgürlüğünü arzulayan halk Devletin, otoritenin ve zorunlu yönetim biçimlerinin olmadığı bir dünya hayal ederek insanların herhangi bir yöneticiye ihtiyaç duymadan, gönüllü birlikteliklerle toplumlarını inşa edebileceklerini inanmış ve bu düşünceyi savunmuş olsalar da idealarını gerçekleştirmek ve düzen sağlamak için yine kurallar ve sınırlamalar içine girmişlerdir. Birbirine zıt bu iki uç yapılanmanın ortak noktası ise her iki yapılanmanın da kurallar ve ilkeler belirlemek zorunda kalmış olmalarıdır.. Her zaman ve her dönemde düzen arayışı içinde olan İnsan toplulukları, düzenin kendi içinde sürdürülebilirliğini sağlamak için bu iki zıt yapılanmaların aynı potada eritilerek dengeli bir yönetim biçimini oluşturan demokrasi ilkelerinin uygulanabilirliğini güçlendirmek için çaba sarf etmesinin halkın refahı için kaçınılmaz bir gereklilik olduğunu görmek zorundadır. Ayşe Aygün 25.03.2025